Türkiye’de nitelikli insanların sayısı aslında sanıldığından daha azdır. Bir konuşma ya da sohbet ortamında herkes kendisinin her konuda bilgisi olduğunu düşünerek en nitelikli kişi olduğunu bir konu hakkındaki gerek yersiz savunmaları gerekse hareketleri ile göstermeye çalışır. Ülkemizde herhangi bir konu hakkında fikri olmayan insan sayısı oldukça azdır! Diğer insanlar bahsedilen kişilerin gerçekten o konu hakkında uzman ya da eğitimli olduğunu düşünür. Aslında bu tarz insanlar ortamlardaki en eğitimsiz, cahil diye tabir edilen kişilerdir. Bir insan eğitimini ilk olarak anne ve babadan ve daha sonra okulda eğitimciler tarafından alır. Bu kadar eğitimin verildiği dünyada peki neden bu kadar cahil insan yetişmektedir?
Uygulama Noksanlığı
İlkokuldan başlayarak üniversiteye kadar insanların almış oldukları eğitim ülkemizde sözel olarak verilmektedir. Eğitimci kişiler olarak adlandırdığımız insanlar maalesef kitap okuyarak dersleri gerçekleştirdiklerinden dolayı öğrencilerin ders sonunda sanki onlara hiçbir şey anlatılmamış ya da öğretilmemiş gibi evlerine dönmesi kaçınılmazdır. Örnek olarak; bir İngilizce dersinde sağ, sol, ön ve arka olarak yönleri anlatmaya çalışan bir eğitimci bunların sadece sözel olarak İngilizcelerini söyleyip geçmesi eğitimin noksanlığını göstermektedir. Bir söz vardır; ‘çok okuyan değil, çok gezen bilir’. Yani insanların görsel hafızalarına bir şeylerin kazınması için onu yaşamaları gerekmektedir. Eğer eğitimci İngilizce dersinde yönleri söylemek yerine onları öğrencilere uygulatarak anlatmayı denese hiç kimse o gün aldığı dersi unutmayacaktır çünkü görsel hafızaya yerleşen her şey insanın her anında karşısına çıkmaktadır ve dolayısıyla sürekli hafızasında canlı kalmasını sağlamaktadır.
Ezberci Gençlik & Eğitimci
İnsan hayatının her alanında doğasından gelen tembellik ve aşırı çalışmama isteği eğitimcilerin ezberci sistemleri ile bir araya geldiğinde aileler için korkunç fakat her iki taraf için anlaşılmış ve hoşa giden bir eğitim ortaya çıkmaktadır. Eğitimcilerde ki; ‘ben eğitimimi veririm insanların verdiğim eğitimi anlayıp anlamadıklarına karışmam’, ve insanların; ‘ben eğitimimi alırım gerisini düşünmem’ mantığı cehaletin geldiği son noktayı göstermektedir. Eğitim verilen her konuda o konuyu daha eğlenceli hale getirecek ve bu sayede hafızalara kazınacak bir şeylerin bulunması eğitimci insanların asıl görevi olmalıdır. Eğitim alan kişiler yeni doğmuş henüz bir şeyleri komutlarla yeni algılayan bir çocuğa benzer. Çocuğa nasıl ki ‘su iç’ demek yerine bir bardak su getirip kendimiz içerek onun içilmesi gerektiği göstermemiz gerekiyorsa, eğitim alan kişilerde uygulamalı örnekleri ile eğitim almalıdır. Ancak bu şekilde eğitimcilerin vermiş olduğu eğitim işte o zaman gerçek ve anlaşılmış bir eğitim olur.
0 Yorumlar